“Biz, Boşnak’ız ama kimliğimiz Boşnaklık değil, İslam’dır. Boşnaklığımız, gerçeğimizdir ama Boşnaklık kimliğimiz olamaz, kimliğimiz İslam’dır.” (Aliya İzzet Begoviç)
Aliya İzzetbegoviç, Karadağ’da on yıl kadar bir inşaat firmasında çalışır. Eski mahkûmlara pasaport elde etme hakkı verilince, İzzetbegoviç bu haktan faydalanır. Aliya İzzetbegoviç, bir yandan çeşitli kitaplar okurken diğer yandan bilge bir duruşun vitrini olan kalemiyle de tebliğ çalışmaları yapar. Preporod, Takvim ve Glasnik gibi gazete ve mecmualarda kimliğini ifşa etmeden birçok yazı kaleme alır. Aliya bu yazılarını, çocuklarının baş harflerinden oluşan LSB mahlası ile yayımlar. Komünist rejimin akıl almaz baskılarına rağmen kalemi elinden düşürmez, şehidin kanıyla yan yana duran kalemin mürekkebiyle düşüncelerini yaymaya çalışır, gençlerle ilgilenir. Aliya’nın Müslüman kimliği, ilmî ve fikri birikimi, entelektüel kapasitesi ve bilge duruşu kısa sürede dikkati çeker. Aliya, bu haklı teveccühü boşa çıkarmaz ve İslami yapıların temsilcileri ile bir araya gelebilmek için özel seyahatler yapar.
Aliya’nın düşünceleri İslâmi bakış açısıyla yoğrulur. Onun özünü İslam’dan alan düşünceleri sadece Boşnaklar üzerinde değil Balkanların farklı etnik kimliği taşıyan diğer Müslümanları üzerinde de etkili olur. Onun düşünceleri bir yandan güzel yarınların hasretini taşıyan mazlum gönüller için bir umut olurken diğer yandan da doğru sözün ve güçlü düşüncenin hazımsızı ve hasmı Komünist yönetimin korkularını perçinler. Aliya, 60’lı yılların yaşanmışlıkları ve tecrübelerinden yararlanarak 1970’te bir grup arkadaşıyla birlikte İslâm Deklarasyonu adıyla bir manifesto kaleme alır. Bu manifestoyla yer yerinden oynar. Ülke içinde ve dışında büyük yankı uyandırır; çünkü bu manifesto Bosna-Hersek ve Yugoslavya Müslümanlarının yanı sıra bütün dünya Müslümanlarına içinde bulundukları dönemde insanlığa ve kendi dindaşlarına karşı sorumluluklarını hatırlatan bir bildiri olur. Manifesto, bir süre sonra onu hazırlayanların siyasal baskıya maruz kalmalarına yol açar ve Aliya, bir kez daha Komünist yönetimin hedefi haline gelir.
Aliya İzzetbegoviç, bu bilinçle 90’lı yılların Batılı vahşeti karşısında Bosna savaşında lider olarak yer alır. Liderler, halklarına öncü olmak, onlara yol göstermek ve bir toplumun kaderinde önemli rol oynayan dönüm noktaları için vardır. Hak, halk ve adalet için dönüm noktalarında yükün altına girmeyen, bedel ödemeyen ve iş görmeyen lider olamaz. Aliya, Bosna toplumunu temsil konumuna yükseldiği günlerin birinde Sırp General Vasilyeviç ona şöyle diyecektir: “Bay İzzetbegoviç, bizler silahlardan hiçbir zaman korkmadık, bizi örgütlenen benzer zihniyetteki 20 insan endişelendirir, kesinlikle silahla dolu depolar değil.” Aliya, Yugoslav devletinin bu endişesinin farkındaydı; ancak o, düşmanlarının endişesine göre değil, İslam’dan aldığı güç, ilham ve mücadele aşkıyla yolunu belirler. Bu kutlu yolu tercih etmenin bedeli ne olursa olsun canı gönülden kabul eder. Allah rızası için mazlumlar safında ve doğruluk adına karşılaştığı her zorluğa göğüs gerer ve ödediği bu bedellerin ağırlığı karşısında hiçbir zaman boyun eğmez, umutsuzluğa kapılmaz.
Aliya İzzetbegoviç’in birkaç arkadaşıyla birlikte kaleme aldığı ve yayımladığı “İslamî Deklerasyon” 40 sayfalık bir metindir. Bu deklarasyonla, ‘azınlık durumundaki Yugoslavya Müslümanlarını bir toplum olarak yaşatmayı; bu Müslümanlar için aynı zamanda siyasi bir alan, bir hâkimiyet bölgesi oluşturmayı ve azınlık halde olsalar da duygu, dert, hüzün ve sevinç yönüyle onların İslam ümmetiyle bağını korumayı’ amaçlar. Böyle bir amaç ve hedef için yola koyulmak noktasında İzzetbegoviç, mahirdir. O, bu vizyon ve misyonuyla 20. Yüzyılın güçlü bir Müslüman lideri ve Müslüman halkların Bilge Kralı olmayı fazlasıyla hak eder.
İslam Deklerasyonu, Aliya İzzetbegoviç’in İslami anlayışının bir özeti ve ilanıdır. Bu deklarasyon özetle şu hükümleri kapsar:
…
The post BİLGE KRAL ALİYA İZZET BEGOVİÇ -4- first appeared on İNZAR DERGİSİ.