İçinde yaşadığımız modern çağın başlıca hastalıklarından olan maneviyatsızlık, maddiyatı insanlığın adeta dini haline getirmiştir. Emperyalizmin ve kapitalizmin dayattığı bu yaşam tarzı insanlığı uçurumun kenarına getirmiştir.
Dünyanın süper güçleri olarak lanse edilen emperyalist ve sömürgeci ülkelerin kanatları altına sığınan ülkelerin bu güçlere her gün biraz daha sömürge haline geldikleri aşikardır. Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti komünist olmasına rağmen, birtakım ekonomik şartlar ve alacaklar karşılığında bugün bazı ülkelerin deniz ve hava yollarına el koymuştur. NATO’ya bağlı bazı ülkelerin ABD ve Avrupa ülkelerinin borçları karşılığında bağımsız kararlar alamadıkları, aldıkları taktirde askeri ve ekonomik olarak tehdit edildikleri bilinmektedir. Dünya çapında kurdukları silahlı örgüt ve paralı askerlerin eliyle bugün başta İslam coğrafyasından bazı ülkeler, Müslüman olmayan bazı Afrika ve Asya ülkeleri ila Orta Amerika ülkelerinden isimlerini sayamadığımız birçok ülkede yarattıkları kaos ve askeri darbelerle işgal planları basın dünyasının en çarpıcı ve gözde manşetleri olmuştur. Öyle ki bazı basın kuruluşları para uğruna bu ülkelerle anlaşarak onların cephe sözcülüğünü yapmaktadırlar. Filistin’de basın bürolarının bulunduğu binaların bombalanması bile bu kuruluşlara haber olmamıştır.
İngliz sömürgesinin bir sonucu, ABD’nin koruyuculuğu ve Avrupa’nın çıkarlarının garantisi olarak İslam coğrafyasının kalbine bir hançer gibi saplatılan siyonist terör şebekesinin bugün askeri ve ekonomik olarak geldiği seviye ve sınırları belli olmayan tanımsız bir ülke olarak faaliyet göstermesi; günden güne işgal , katliam ve zulümlerini arttırması, maddi gücüne ve ona destek veren emperyalist dostlarına güvenmesindendir.
Sözde barış sürecinin tarafları arasında yer alan ABD’nin Kudüs’ü terör şebekesinin başkenti olarak tanıması ve terör şebekesinden yana tavır alması bu çetenin azgınlığın artmasına sebep olmuştur. Ramazan ayı boyunca modern dünyanın gözü önünde Müslüman, Hristiyan ayırmaksızın yaptığı küstah saldırılar Müslümanların sabrının taşmasına sebep olmuş, “Kudüs’ün Kılıcı” adıyla karşı saldırı başlatmıştır. Şerefli Filistin halkının ve mazlum Müslümanların çaba, gayret ve duasıyla siyonist çete tek taraflı ateşkes yapmak zorunda kalmıştır. Hiç şüphesiz ekonomik, askeri, biyolojik ve kimyasal gücüne rağmen mağlup olan bu çete ile birlikte onu destekleyen bütün emperyalist güçler de yenilmişlerdir. Ekonomik, askeri ve coğrafi olarak ambargo ve abluka altında olan Filistin halkının zaferi yüzyıllarca Kudüs’ü yöneten Türklerin, Arapların, Kudüs’ün son fatihi Selahaddin Eyyubi El Kurdi’nin torunlarını ve Kudüs’e gönül vermiş tüm Müslümanları sevindirmiş, başta siyonist çete olmak üzere onu maddi ve manevi olarak destekleyen bütün kafirleri rezil eden bir zaferle sonuçlanmıştır.
Bu zafer’in mahiyetini incelediğimizde mazlum Filistin halkının ahı ve müminlerin duasının payının ne kadar önemli olduğunu göreceğiz. Materyalist, sosyalist ve emperyalist güçler hiçbir zaman mazlumun ahını ve duasını ciddiye almamışlardır. “Kudüs’ün Kılıcı” zaferi biz Müslümanlara ve dünyaya göstermiştir ki dua tarih boyunca yapılmış, yapılmaya da devam edilecektir. Musa’nın asası, Davud’un sapanı, İsa’nın şifası ve Muhammed Aleyhisselam’ın Hira mağarasındaki mücadelesi dua ile doğmuş dua ile büyümüş ve dua ile zafer bulmuştur. Filistinli çocukların ve mazlumların tarihten aldıkları miras da budur.
Belden aşağı felçli olup tekerlekli sandalye ile Sabah namazı sonrası camiden çıkarken Siyonist çetenin roketli saldırısında şehid olan Şeyh Ahmet Yasin ne demişti duasında?
“Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Allah’ım! Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin. Sen bizim Rabbimizsin. Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı? Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum. Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı, birliğimiz bozuldu, yollarımız ayrıldı. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…”
Başta HAMAS olmak üzere “Kudüs’ün Kılıcı”zaferinde emeği geçen herkesi tebrik ederim.
Pîroz bê.
Selam ve dua ile
Seyfettin AĞIRMAN