Filistinli Aktivist ve Akademisyen El-Hatib: Gazze’ye karşı sorumluluklarımız farz hükmündedir

Filistinli Aktivist ve Akademisyen El-Hatib: Gazze’ye karşı sorumluluklarımız farz hükmündedir
Yayınlama: 22.01.2024
A+
A-

Mardin’in Midyat ilçesinde ‘Aksa Tufanı ve Müslümanların Sorumlulukları’ konulu konferansta konuşan Filistinli aktivist ve akademisyen Huzeyfe El-Hatib önemli açıklamalarda bulundu.

Gazze’de işgalci siyonistlerin soykırım ve katliamlarında üç buçuk ay geride kalırken, bu vahşeti Müslümanların gündeminde tutmak için duyarlı STK’lar program düzenlemeye devam ediyor.

Midyat STK Platformu tarafından düzenlenen konferansa Filistin Alimler Birliği Üyesi ve Mardin Artuklu Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doktor Huzeyfe El-Hatip konuşmacı olarak katıldı.

Midyat Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Ardından, Mikail Dağ adlı genç kendi yazıp bestelediği “israil yok olup gidecek” adlı ezgiyi seslendirdi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Dr. Huzeyfe El Hatib yaptığı konuşmada, Gazzeli mücahitlerin ümmetin izzetini ayakta tutma adına uzun yıllardan beri hazırlık ve mücadele içerisinde olduklarını söyledi.

Gazze konusunda Müslümanların sorumluluklarını; dua, mal ile cihad, bilinçlendirme, etkinlik yapma ve katılma, gelecek savaş için hazırlık yapmak, şeklinde 5 ana çerçevede değerlendiren El Hatib, ‘Müminler ancak kardeştirler’ ilahi buyruğunun yüklediği kardeşlik hukukunun yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı.

“İzzeti başka bir yerde aradığımız zaman kayboluruz ve kaybederiz”

El Hatib, “Allah’ın emrettiği, istediği ve takdir ettiği aziz bir ümmet, mücahit bir ümmet ve güçlü bir ümmettir. Ve bunu bizim kardeşlerimiz mücahitlerimiz, Filistinli ve Gazzeli kardeşlerimiz bunu en iyi şekilde anladı. Allah’ın (Celle Celaluhu) bizlerden istediği kulluktur ve hayat boyunca aziz bir şekilde yaşamaktır. İzzet sadece İslam ile olur, Kur’an ve sünnet ile olur. İzzeti başka bir yerde aradığımız zaman kayboluruz ve kaybederiz. Gazzeli mücahitler bunu en iyi şekilde anladılar. Alimler ve mücahitler bunu çok iyi anladıkları için bu günler için (Aksa Tufanı) çok güzel bir hazırlık yaptılar. Ve bu hazırlık yıllardan beri devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

“İslam’a ve Kur’an’a dönmeden Filistin’e yüzümüzü dönemeyiz”

Gazze’deki Müslümanların Kur’an’ın gölgesinde yetişen bir toplum olduğunu hatırlatan Akademisyen El-Hatib, “Şeyh Ahmed Yasin 80’lerden beri gençleri, erkekleri ve kadınları yetiştiriyor. Çünkü İslam üzerine bir nesil yetiştirmeden zafer yok, Mescid-i Aksa yok. İslam’a ve Kur’an’a dönmeden Filistin’e dönemeyiz. Şeyh Ahmed Yasin ve beraberindeki mücahitler bunu çok iyi anladılar. Milliyetçilik, Arapçılık, Filistincilik yapanlar Filistin halkı adına konuşuyordu. Ama Şeyh Ahmed Yasin gelince dedi ki: ‘Yeter artık! Şimdi İslam dönemi başlamıştır. Ve bu sancağı artık Müslümanlar taşıyacak ve bu mübarek toprakları ancak onlar kurtaracaklardır. Bunu nerden anladılar? Kur’an ve sünnetten anladılar. Bu nesil Kur’an gölgesinde yetişmeseydi bu kadar sabredebilir miydi? Kesinlikle zor. O zaman hem toplum hem mücahitler hem yöneticiler hem halk olmak üzere herkesin Kur’an ve Sünnet üzerinde yetişmesi lazımdır. Camilerin dolu olması lazım. Kur’an kurslarının dolu olması lazım. 24 saat çalışması lazım. Camilerimizin Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) dönemindeki gibi olması lazım. Tüm Müslümanlar şu an Gazze’ye bakıyor. Sadece Müslümanlar değil tüm insanlar Gazze’ye bakıyor ve diyor ki, bunlar kimdir? Nasıl bu kadar bombardıman altında, yaralı ve şehitlere rağmen ve enkaz altından çıkarlarken, Allah bize yeter. O ne güzel vekildir diyorlar. Rim bebeğin dedesinin tavrı nasıl peki. İsyan yok. Ağlama ve bağırma yok. Bu toplum Kur’an’ın gölgesinde yetişen bir toplumdur.” şeklinde konuştu.

“Şeyh Ahmed Yasin Filistin için çok önemli bir şahsiyetti”

Filistinli aktivist ve akademisyen Huzeyfe El-Hatib

Filistin ve Gazze’de toplumun değişim sürecini anlatan El Hatib, “Peki bu topluluk nasıl yetişti. Anlatmak istiyorum. Gazze ve Filistin toplumu, biliyorsunuz son yüzyılda dinden uzaklaştı. Sadece Filistin değil tüm İslam ülkeleri. Müslümanlar dinden uzaklaştırıldı. Cahilleştirildi ve fakirleştirildi. Sonra, özellikle Gazze biraz daha kötü idi. Bir tarafı deniz, diğer tarafı israil. Çok iyi bir şehir değildi. Sonra Şeyh Ahmed Yasin, beraberindeki davetçiler ve mücahitler sayesinde şimdiki Gazze oldu. Şeyh Ahmed Yasin 70’lerde Gazze ve Filistin’de davet çalışması başlattı. Şeyh Ahmed Yasin Filistin için çok önemli bir şahsiyetti. Çok önemli bir çalışma yaptı. Toplumu tamamen değiştiren kişilerden biridir. O felçli insan toplumu mu değiştirdi. Evet tabii ki. Ben Gazzeli bir kardeşe sordum. Siz Gazelliler olarak o kadar maşallah iman sahibisiniz direniyorsunuz, silah imal ediyorsunuz, israil ile savaşıyorsunuz ve hiç pes etmiyorsunuz, bir sır mı var? Evet var dedi. Şeyh Ahmet Yasin var. Ne yaptı peki Şeyh Ahmet Yasin? Filistin’deki tüm camileri gezdi. Camilerde İslami çalışma başlattı. Her camide her mahallede İslami çalışma olması lazım. Çünkü bu toplum İslam’a muhtaçtır. Bu toplum ancak bu ancak İslam ile ıslah olur. Ve bu ülke bu Filistin’in ancak ve ancak İslam ile özgür olur. Arapçılık ile değil, milliyetçilik ile değil. İslam ile ıslah olabilir. Ve gittiği her camide çalışma başlatıyor. Siz, bu camiden sorumlusunuz artık. Mahalledeki tüm gençler, çocuklar, kadınlar, tüm erkekler camiye gitmeli.” diye konuştu.

“Ebu Ubeyde’nin Kunut Duası çağrısına riayet edelim”

Müslümanların sorumluluklarının başında dua geldiğini belirten El-Hatib, “Gazze’de bizim kardeşlerimiz her gün öldürülüyor. Geçen gün 163 şehit verildi. Müslüman kanı bu kadar ucuz olmuş. Müslümanların değeri yok. Ne düşmanların gözünde ne Müslümanlar gözünde maalesef. Oradaki kardeşler bizimle ilgili çok iyi düşünüyorlar. Hüsnü zanda bulunuyorlar. Ve sesleniyorlar. Ey Müslümanlar! Yetişin ey Müslümanlar! Diye sesleniyorlar ama cevap yok. Son seslenmede ne oldu? Ebu Ubeyde’yi tanıyorsunuz. Aileden biri oldu artık değil mi? Ebu Ubeyde geçen günlerde bir açıklama yaptı. Ve çok ufak bir şey ümmetten istedi, istediği şey nedir? Kunut duası istedi. Gece namazında, tüm camilerde itikâf yapılsın, dua edilsin, her gün her gece. Bizden çok kolay bir şey istiyor. Daha önce, savaş başında biraz daha ağır şeyler istedi. Baktı ki cevap yok. Maalesef bunları üzülerek söylüyorum. Yani muhtemelen şimdi oradaki kardeşler diyorlar, Müslümanlar bizi bıraktılar, yalnız bıraktılar. Böyle düşünüyorlar büyük ihtimalle. O zaman onlardan çok kolay bir şey isteyelim diyorlar. Camilere gitsinler, gece bir araya gelsinler, namaz kılsınlar, dua etsinler bu kadar bir şey istiyoruz fazla kendinizi yormayın diyorlar bize. Acaba onu yapabilir miyiz? İnşallah yaparız. Camide yapmaya çalışalım, olmadı evlerde, olmadı derneklerde, olmadı vakıflarda ama yaparız inşallah. Onu yapmamız lazım, bunu istediler bizden. Ve açık bir şekilde istediler. Sorumluluklardan bahsediyoruz, değil mi? Bizim sorumluluklarımızdan biri budur. Ama dua ederken, duamız biraz farklı olsun. Yalvararak dua edelim. Ya Rabb! Biz fakiriz, Ya Rabb! Bizim kardeşlerimiz yalnız kaldı. Ya Rabb! Sınırlar kapalıdır. Zalimler, münafıklar ve kâfirler engelliyor. Dünya bizi engelliyor. Günahlarımız bizi engelliyor. Ve sınırları açmayı cihad etmeyi nasip et. Ya Rabbi diye dua edelim. Ailece dua edelim.  Oradaki mücahitler diyorlar, Müslümanların /Müminlerin dualarının etkisini biz görüyoruz, gözle görüyoruz. O zaman çok dua edelim inşallah. Bu birinci sorumluluk ve görevimiz.” dedi.

“Gazze’de ortak dua: Ya Rabbi! Bizden razı olana kadar bizim kanımızdan, çocuklarımızdan, azalarımızdan al!”

Canlarını hiçe sayan Gazzeli kardeşlerimize karşı sorumluluk sahibi olunması gerektiğini belirten El-Hatib, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İkinci görevimiz ne olabilir? Mal ile cihad etmek. Değerli kardeşlerim Allah (Celle celaluhu) cihadı farz kıldı. Ama sıralama olarak mal nefisten daha önce gelir. Önce mal ile sonra nefisle yani can ile cihat edelim, mal ile cihat edelim. Ve infak verirken utanarak verelim. Çünkü bizim yerimiz normalde burası değil, bizim yerimiz orada olması lazım. Kim, istiyor? Orada olmak. Hepimiz istiyoruz değil mi? İnşallah Allah bir gün nasip edecek. Ama nasip etmesi için şimdiden biraz kurban vermemiz lazım. Katkıda bulunmamız lazım. Biraz mal ile cihad etmemiz lazım. Allah’ın bizim niyetimizin sadık olduğunu görmesi, için bir gösterge olması lazım. Yoksa? Konuşmak kolay. Bizim kardeşlerimiz orada seve seve canlarını veriyor. Allah için. Ve verdikten sonra ne diyorlar biliyor musunuz? Ya Rabbi! Bizden razı olana kadar bizim kanımızdan, bizim çocuklarımızdan al ya Rabbi. Bizim azalarımızdan al ya Rabbi. Bunu defalarca söylediler. İşittiniz mi? El Aksa uğruna. İslam uğruna. Sen razı olana kadar al. Ve biz biliyoruz, anlıyoruz. Biz bedel ödemeden Mescid-i Aksa yok, izzet yok, şeref yok. Ve zafer yok. Bedel ödemeye hazırız elhamdülillah.”

“Ümmet uyanana kadar Filistin böyle işgal altında olmaya devam edecek”

Gazze’de yaşanan soykırıma sessiz kalan bazı yöneticilere tepki gösteren El-Hatib, “Bu ölümler, acı görüntüler ve haberlerin bizi harekete geçirmesi lazım. Yani üzülmek ve dertleşmek ile yetinmek yanlış. Biz böyle bir ümmet değiliz. Biz Hazreti Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ümmetiyiz. Bunu unutmayalım. Resulullah bizi bekliyor. Ona ne diyeceğiz? O insanlar bizi bekliyor. Ve onlar biliyor, biz de biliyoruz. Filistin’i sadece Filistinliler kurtaramayacak, ümmet kurtaracak. Ümmet uyanana kadar Filistin böyle işgal altında olmaya devam edecek. Müslümanlar İslam’a dönene kadar Filistin özgür olmayacak. Yani sadece Filistinliler onu kurtaramayacak. Bundan dolayı onlar bizi çağırıyorlar. Diyorlar ki, ‘Ey Müslümanlar namaz kılın, ey Müslümanlar infakta bulunun.’ Bize yol gösteriyorlar. Ve bazı hainlere ne dediler? Siz hatırlıyorsunuz değil mi? Ne dediler hainlere? Allah korusun, yani sizden ordu, asker istemiyoruz. Allah korusun. Yani sizden hiçbir zaman zaten istemeyeceğiz, sizden beklemiyoruz. Ben hain yöneticilerden bahsediyorum. Ama sizin yapabileceğiniz bir şey var, o da sivil insanlara biraz yardım, yemek ve ilaç gönderin. Onu da yapamadılar. Çünkü haindirler, çünkü acizdirler.” ifadelerini kullandı.

“Gazze’ye infaklarımızı artıralım”

El-Hatib, “Bizim görevimiz, değerli kardeşler. 24 saat mal ile cihat. Komşulara gidelim. Aylık ben bu kadar vereceğim, çocuklar haftalık ya da günlük ya da aylık versinler. Hayırseverlere, zenginlere, fabrikalara gidelim. Dükkân sahiplerine bile giderim. Fakir insanlara bile gidelim. Çünkü bazen fakirin verdiği 5 kuruş, 5 TL zenginlerin verdiklerinden daha bereketlidir. Fakirlerin verdiği 5 kuruş, 5 lira milyon dolarlardan daha iyi. Verelim Allah için verelim. Ne kadar erken verirsek o kadar zafer yakın olacak. Ne kadar ter dökersek o kadar kan vermek azalır. Çünkü bedel o zaman çok ağır olacak. Şimdi Allah bize yollar açtı. Elhamdülillah yardım kuruluşlarımız var. Güvenilir insanlarımız var, verelim ulaştırıyorlar. O zaman ikinci görevimiz neydi? Mal ile infak. Bizim kardeşlerimiz aç kalmayacaklar inşallah. Onlar cihat etsinler canlarıyla, biz malımızla cihat edeceğiz ve inşallah onlarla yarışacağız. Bir gün onlarla cihat meydanında olacağız.” dedi.

“Bilinç olmadığı zaman ümmet işgal ediliyor”

El-Hatib, “Üçüncü görevimiz bilinçlendirme. Ümmet, bilinç olmadığı zaman işgal ediliyor. Ve işgal biliyorsunuz, sadece maddi işgal değil, manevi işgal de var. Şimdi evlerimiz işgal altında, değil mi? Mahallelerimiz, üniversitelerimiz, okullarımız işgal altında değil mi? Kim yönlendiriyor bizim gençlerimizi? Amerika’dan yönlendiriliyor kumandayla. Moda bu diyorlar. Bu yıl bu yılın modası budur. Bu yılın filmi budur. Bu yılın dizisi budur ve biz izliyoruz. İşgal altındayız artık. Nasıl kurtulacağız? Bilinç ile.  İslam bilinci ve cihad bilinci. Filistin ve Aksa bilincini anlatmamız lazım. Her yerde anlatın. Bizim dertlerimiz, sıkıntılarımız çok. Onun için bilinçli olmamız lazım. Çocuklarımızı Kur’an ve sünnet gölgesinde yetiştirelim. Öyle olursa bizim işimiz daha kolay olacak.” dedi.

“Gazze’deki kardeşlerimiz bir program düzenlediğimiz zaman çok etkileniyor çok mutlu oluyorlar”

Gazze’nin sürekli gündemde tutulması gerektiğini hatırlatan El-Hatib, “Dördüncü görevimiz. Program düzenlemek. Bu program gibi. Allah razı olsun hepinizden. Hem düzenlediğiniz için hem katıldığınız için. Yürüyüş, miting ve benzer faaliyetler düzenlemek lazım ve katılmak lazım. Neden hocam? Çünkü oradaki kardeşler, bir program düzenlediğimiz zaman çok etkileniyor. Çok mutlu oluyorlar. Diyorlar ki, demek ki hâlâ Müslümanlar bizi düşünüyor. Biliyorsunuz bu manevi güç, maddi güçlerden daha önemli.  Müslümanlar Gazze için Filistin için program düzenliyorlar mı? Evet. Ve bakın biz bazı görüntüleri bilerek paylaşıyoruz, onlar görsün diye. Bazen böyle diyoruz ki yok çekmeyelim, paylaşmayalım insanlara gösteriş olmasın, doğru bazen gösteriş oluyor maalesef. Ama niyetimiz halis olursa paylaşalım. Hem de çok paylaşım yapalım. Gönderelim, gruplara atalım, herkese atalım ki, bu dava gündemde olsun/kalsın inşallah.” dedi.

“Zafer kervanı yola çıkmıştır, katılmak isteyen biraz acele etsin ve hazırlık yapsın”

Müslümanları tüm yönleriyle tam donanımlı olması gerektiğinin önemine dikkati çeken El-Hatib, “Beşinci ve son görevimiz gelecek savaş için hazırlık yapmak. Başka bir savaş mı var?  Var tabi ki ama bu savaş değil. Bu savaş yarın öbür gün bitecek. Çünkü sadece Filistinliler savaşıyor. Az önce ne dedim, bir savaş olacak ve tüm ümmet katılacak. Ama sadece hazır olanlar katılacak. Şimdi biz bu savaş için hazır değiliz. Onun için katılamadık, doğru mu? Ama gelecek savaş için eğer şimdiden hazırlık yapmazsak, o gün geldiği zaman ne diyeceğiz? Allah’ım Müslümanlar perişan, bizim işimiz var, biz katılamayacağız. Çünkü hazırlık yok. İmanımız zayıf, ilmimiz zayıf, güç az, beden zayıf her şey zayıf. O zaman bir sonraki savaşa bile katılamayacağız. O zaman değerli kardeşler gelecek savaş için hazırlık yapmak farzdır. Zafer kervanı yola çıkmıştır haberiniz olsun. Katılmak isteyen biraz acele etsin, hazırlık yapsın. Nasıl bir hazırlık? İmani bir hazırlık, ilmi bir hazırlık. Alim olmaya gerek yok, ama önemli bilgiler temel İslam bilgilerini bilmemiz lazım en azından. Herkes alim olmayabilir. Ama aramızda en az bir alim olması lazım. Ama bu temel İslam bilgilerini herkesin bilmesi lazım. Aynı zamanda aramızda başka alimler olması lazım. Hocam başka hazırlık ne olabilir? Biraz da siyaseti anlamamız lazım. Yani ben siyaseti mi okuyacağım? Yok, siyaset okumayacaksın ama biraz bilgin olması lazım. Çünkü dünyayı siyasetçiler yönetiyor. Biz bilinçsiz olduğumuz zaman bizi kandırabilir ve kullanabilirler. O zaman uyanık olacağız. Siyaset bileceğiz, biraz zengin olacağız. İnfak edeceğiz ama bir kısmı kalacak. Gelecek savaş için biraz hazırlık yapalım. Biraz böyle güçlü olacağız. Biraz daha belki ileride bir şey almam lazım. O zaman bu para bu mal, bu beden Allah için kullanılacak?” diye konuştu.

“Medyayı en iyi şekilde kullanmalıyız”

Cihadın ve medyanın önemini hatırlatan El-Hatib son olarak şunları kaydetti:

“Başka ne türlü hazırlıklar yapmalıyız? Medyaya önem vermeliyiz. Gördünüz mü mücahitler medyayı nasıl kullandılar? Her gün görüyoruz. Hem vuruyor hem çekiyor. Bu videolar füzelerden daha önemlidir. Yani, düşünün binlerce tank imha edildi. Video çekmeseler bizim haberimiz olmayacaktı. Biz inanıyoruz tabii, çünkü onlara güveniyoruz. Ama düşmanlara zarar vermek için ne yapmamız lazım? Medyayı en iyi şekilde kullanmamız lazım. Şimdi mücahitlerimiz kullanıyor mu? Hem de çok. 7 Ekim’de gördünüz mü, paraşütle saldıran mücahitler bile video çektiler. O gün en güzel gün idi. Allah daha güzel günler görmeyi nasip etsin. O zaman gelecek savaş için çok iyi bir hazırlık yapmalıyız. Ben görevimi yaptım bu gece. Tebliğ ettim ve Allah da şahittir. Ve bu hazırlık biraz uzun sürebilir ama yapmak zorundayız. Geç kaldık mı? Evet. Ama hemen başlasak Allah’ın izniyle gelecek savaşta hazır olacağız. Gelecek savaş için hazırlık yapmak farzdır. Hazırlık yapmayan vebal altına girecek. Günahkâr olacak. Çünkü mücahitleri yalnız bırakacak, Müslümanları yalnız bırakacak bir kez daha. Biz ya cihat edeceğiz ya cihat için hazırlık yapacağız. Çünkü biz cihat ümmetiyiz. Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor: ‘Cihat kıyamete kadar devam edecek’. Ne mutlu mücahitlere. Ne mutlu şehitlere. Ne mutlu mücahitleri sevenlere ve destekleyenlere. Ne mutlu cihat için hazırlık yapanlara. Allah (Celle Celaluhu) onlardan olmayı bize nasip etsin ve bize cihat etmeyi nasip etsin. Şehadeti nasip etsin. Mal ile cihat etmeyi nasip etsin. Davetçi ve müslih insanlardan nasip olmayı nasip etsin.”

Peygamber Sevdalıları Midyat Temsilcisi Selahattin Yeniay’ın yaptığı dua ile program sona erdi.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.