Van depremi (23 Ekim 2011)
Merkez üssü, Van’ın Erciş ilçesiydi. Depremin şiddeti 7,2’ydi. Depremde 644 kişi vefat etti. Birçok ev yıkıldı. Depremin gündüz olması daha fazla can kaybının olmaması için bir avantajdı.
Hamidiye Alayları Kuruldu (20 Ekim 1890)
Hamidiye Alayları, iç ve dış tehditlere karşı Kürt coğrafyasında devletin bütünlüğünü korumak amacıyla II. Abdülhamit tarafından 1891 yılında kurulmuştur. Bu kuruluşlara bölgede yaşayan Arpalar da katılmak istemişlerse de Abdülhamid onların gönüllerini alarak ve biraz daha sabır etmelerini isteyerek ikna olacakları hediye ve vaatler ile durdurmuştur. Bu, yerel güçler ile devletin kontrolü sağlama imkânını güçlendirmiştir.
Ankara Saldırısı (10 Ekim 2015)
Suriye savaşından sonra BDP ve CHP öncülüğünde Türkiye’deki sol gruplar Barış Platformu diye bir blok oluşturdular. Bu blok, birçok ilde Demokrasi ve Barış diye mitingler düzenledi. Ankara’daki mitingi gerçekleştirecek olan kalabalık, Ankara garının önünde toplandı. Bu esnada sonradan da tespit edilemeyecek olan iki canlı bomba, kalabalığın arasına daldı. Ortalık kan gölüne döndü. 107 kişi can verdi. Her ne kadar DAİŞ olayın faili olarak fısıldandıysa dahi, sonraki mahkeme sürecinde faillerin ortaya çıkmadığı belli oldu.
Hakkâri Direnişi Başladı (06 Ekim 1927)
Şeyh Said direnişinden sonra Kürtlerin hatırı sayılır ve halk arasında konumu olan şahıs ve aşiretleri, zorunlu göç ve zorunlu ikamete tabii tutuldular. Bu zulüm uygulamasına Hakkârili Şeyh Enver karşı çıktı. Şeyh Enver Çölemerg, Ertuşi, Jirkan, Güyan, Şerefhan ve Beytüşşebap gibi yerlerin aşiretlerini ve halkını arkasına alarak başkaldırdı. Devletin zorunlu göç ve ikametini durdurmayı hedefledi. Şeyh Enver, alanda önemli miktarda kontrol sağladı. Ama devlet, direnişçilerin etraflarını ağır bir askeri sevkiyat ile sardı. Direniş amacına ulaşmadan sonlandı. Bu başkaldırıdan sonra birçok aile, komşu ülkelere hicret etmek zorunda kaldı.
Bicar Tenkil Harekâtı Başladı (7 Ekim 1927)
Şeyh Said direnişinden sonra devlet; Kürtlere dönük Islah, tedip adı altında sindirme harekâtlarına hız verdi. Tehlikeli gördüğü aile ve kişileri zorunlu sürgün ve iskâna tabi tuttu. Zaten bu harekâtın ismi, tenkil yani nakletme/sürgün etme harekâtıydı. Bütün gücüne rağmen devlet bazı bölgelere giremedi. Bunlardan bir tanesi Bicar bölgesiydi. Bu bölge mıntıka olarak, kuzeyde Murat nehri, doğuda Sarum havzası, güneyde Silvan-Hazro-Eğil ve batıda Eğil’den Murat nehrine kadar uzanan hattın teşkil ettiği çerçeve içinde kalan bölgedir. Devlet buraya yapılacak operasyonun başına, sonradan Van’ın Özalp ilçesinde 33 Kürd’ü kurşuna dizecek olan Mustafa Muğlalı’yı atadı. Muğlalı, önce bir hazırlık yaptı. Ardından kapsamlı bir saldırı başlattı. Askeri hücum bir ay sürdü. Arazi ulaşıma elverişsiz olduğu için birçok noktaya girilemedi. Ama bir ay içerisinde girebildikleri, ulaşabildikleri yerlerde 280 köy yakıldı. İki binden fazla kişi öldürüldü.
Pülümür İsyanı (08 Ekim 1930)
Ağrı isyanından sonra Zilan Deresine sığınan Kürtler, korkunç bir katliamdan geçirildi. Köyler bombardımana tutuldu. Her taraf kan gölüne döndü. Köyler yakıldı. Bu katliamdan iki ay sonra Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Pülümür’de ele geçirilen bir bildirinin içeriğinden yola çıkarak, bu mıntıkalarda HOYBUN örgütünün etkin olduğu ve yerel aşiretlerin her an isyan edebileceklerini tahmin etti. Genelkurmay, buna göre bir rapor hazırladı. Raporda özetle; Askeri güvenlik sorunu vardır. Aşkirik, Gürk, Dağbey, Hayri köyleri potansiyel bir tehlike oluşturuyor. Buralardaki silahları toplamak gerekiyor. Buradaki Kürtler, Alevilerin Kürt olduğunu söylüyorlar ve onları Kürtleştirmek istiyorlar. Buna binaen, bu faaliyetlerde bulunan Kürtler batıya sürgün edilmelidir. Kürt liderler gözetim altında tutulmalıdır. Türk olan Aleviler, Türkçeyi devam ettirebilmeleri için onlara destek verilmeli ve daha geniş imkânlar sağlanmalıdır. Kürtçeye destek veren devlet memurları varsa batıya sürgün edilmelidir.
Bakanlar kurulu buna dönük önlem ve kararlar aldı. Bu gerekçeler ile 8 Ekim 1930 harekât başlatıldı. Genelkurmay tutanaklarında buna Pülümür harekâtı dendi. Harekât Kasım 14’te sonlandırıldı.
Çukur Vandalları Şehirleri Talan Etti (6/7 Ekim 2014)
Çözüm adı altında, Devlet ve PKK masaya oturmuşlardı. Karışan Suriye toprakları bütün devletlerin emellerini sergileme alanı olmuştu. PKK, oradaki karışıklıkları bahane ediyor, DAİŞ Kobani’ye saldırıyor diye Türkiye’deki Kürtleri sokağa davet ediyordu. Halkı İslam’a karşı tahrik etmeye çalıştı. Şehirlerin sokaklarına devlet araçları ile derin çukurlar açtı. Akabinde zaten fırsat kolladığı bütün İslami kurum ve kişilere saldırdı. Bölge bir anda cehenneme döndü. Devlet sadece seyirci kaldı. Halk kendi imkânları ile kendini savundu ya da bir kısmı evlerini terk etti. Sonuçta onlarca kişi katledildi. Şehirler tahrip edildi.
ABD ve Fransa’ya Hizbullah Operasyonu (23 Ekim 1983)
İsrail terör şebekesi, Lübnan’ı işgal etti. 17 bin insan katledildi. Bu işgal hareketi, ABD’nin onayıyla başlamıştı. İşgal ile beraber iç çatışmalar devam etti. ABD ve Fransa, sözde barış gücü; ama aslında İsrail’in güvenliğini sağlamak ve kendi çıkarlarını kollamak için Lübnan’a asker gönderdiler. Direniş gücü Hizbullah, bunu kabul etmedi ve bu iki ülkeyi de katliam ve işgalin ortağı olarak kabul etti.
İranlı bir Hizbullah mensubu on ton patlayıcı taşıyan bir kamyon ile ABD’nin askeri kışlası otopark bölümüne girmeyi başardı. Ve bir anda dört katlı binayı havaya uçurarak tuz buz haline getirdi. Olayda arama kurtarma çalışmaları 5 gün devam etti. Toplam 241 Amerikan askeri öldü. On dakika sonra ikinci bir saldırı gerçekleşti. Aynı şekilde patlayıcı yüklü bir pikap ile Fransa askerlerinin arasına dalan Hizbullah mensubu aracı havaya uçurdu. Olayda 58 Fransız askeri öldü. Saldırıyı, Hizbullah üstlendi ve meydan okudu. İntikam saldırılarının devam edeceğini beyan etti. Saldırıdan birkaç ay sonra ABD güçleri ülkeden çekilme kararı aldı.
Bağdat, Kerkük’ü Aldı (16 Ekim 2017)
Kürdistan yönetimi, bağımsızlık referandumu yapma kararı aldı. Türkiye, İran, Irak sert bir şekilde karşı çıktı. Üç ülke de diplomaside savaş dilini kullandı. Kürdistan yönetimi, verdiği karardan geri adım atmayınca Bağdat ordusu Kerkük’e yöneldi. Kerkük savunması genelde Talabani taraftarının elindeydi. Talabani ve PKK anlaşmalı bir şekilde Kerkük’ü çatışmasız bir şekilde teslim ettiler.
Taif Antlaşması (22 Ekim 1989)
Lübnan ve Suriye arasındaki savaşı sonlandıran bu antlaşma Suudi Arabistan’ın Taif kentinde yapılmıştır. Bu antlaşma ile Lübnan iç siyaseti, yeni bir şekil aldı. Bu belgeye göre, milis güçlerin silahları bırakması istenmiştir. Cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmıştır. Başbakan ve kabinesinin yetkileri artırılmıştır. Yine antlaşmaya göre cumhurbaşkanı Hristiyan olacak, cumhurbaşkanı bağımsız olarak konseyi atayamayacak, Müslümanların kararları veto etme hakkı olacak, Müslümanlar ve Hristiyanların milletvekili sayıları eşit olacaktır.
The post Tarihte Bu Ay (Ekim 2022) first appeared on İNZAR DERGİSİ.