YER SARSILDIĞI ZAMAN

YER SARSILDIĞI ZAMAN
Yayınlama: 17.02.2023
A+
A-


Tarih 6 Şubat pazartesi gece saat 04 17 geçe Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetinde iki deprem oldu. Tam on ilde etkisini gösterdi ve daha başka illerde de hissedildi. Ancak 10 ilimiz maalesef yıkama uğradı. Ben , Hüda Par Dargeçit ilçe başkanımız ve beraberimizdeki kepçe operatörü demirci inşaatçı ve on parmağında on marifet olan sekiz gönüllü genç kardeşimizle beş koltuklu bir transitle yola çıktık. Gaziantep’i geçtik Kahramanmaraş yoluna girdik,yol adeta dinamit ile havaya uçurulmuş paralel olan yarılmış çapraz olan kırılmıştır. Ulaşımın sağlanması için yer yer kumla doldurulmuş. İl sınırına giriyoruz köyler görünüyor,evler yıkılmış, hayvan barınakları çökmüş, pompa istasyonlarında yakıt yok. Yolda Umut kervanının gönderdiği yardım dolusu bir tırla karşılaşıyoruz beraber yola devam ettik. Kimi arabasında kimi evinin dışında kimi yol kenarında eşyasını almış çocuğunu almış üzgün insanlar gördük, derken şehir merkezine girdik. Yol boyunca her iki taraftan binalar yıkılmış, trafik polisleri yolları açıyor ambulanslar,cenaze araçları ve itfaiyelerin siren sesleri durmak nedir bilmiyor. Hemen hemen her enkazın üstünde kurtarma ekipleri çalışıyor. Enkazın kenarında bir iki tane cenaze aracı ve ambulans hazır bekletiliyor her an çıkacak bir yaralı veya cenazeyi almak için. Bünyesinde faaliyet gösterdiğimiz Umut kervanı vakfı üyeleri ile buluşuyoruz. Bulunduğumuz bina 8 katlı altı otopark. Deprem esnasında çökmüş katlar adeta birbirlerine geçmiş sanki aralarında hiç kolon yokmuş gibi. Enkazın kenarında siyah bir ceset torbası üzerinde içindeki şahsın ismi ve çıkarılmış adresi ile tarihi yazılıdır. Soruyoruz “niye bekletiyorsunuz ” “kardeşim enkada 3 kız kardeşi daha var onları da çıkarıp beraber göndereceğiz diye bekletiyoruz” soruyorum “kaç kişi var” ” hocam kapıcılık yapan 5 kişilik Suriyeli bir aile 7 kişilik bir aile anne ve babaları çıkarılmış ancak çocuklar hala enkaz altında” Kepçeler çalışıyor yer yer kokular geliyor askeri personel ellerindeki termal kameralı dedektörlerle enkazı tarıyor onlar geri çekildikten sonra teknik elemanlar işe koyulur ve bu iş bir can daha kurtulsun diye hiç ara vermeden devam ediyor. Derken öğlen ezanı okunuyor belediyenin yanındaki camiye gidiyoruz namazımızı kılıp yemeğe gidiyoruz bazıları islami kuruluşlar yok diye sosyal medyada yayın yapıyor bakıyorum etrafa başta Umut kervanı yetimeli Kızılay AFAD ın dışında askeri ve istanbul merkezli birçok kuruluş faaliyet gösteriyor. Başta yemek, elbise ,çadır, eldiven, çorap olmak üzere telefonları şarj etmek için hızlı şarj istasyonu kuranlar bile var, Hepsi de Allah için yardıma geldiklerini söylüyorlar. Burada hikayeler çok birisi konuşuyor “buraya gelmeyenler vatan hainleridir” diğeri cevap veriyor “asıl vatan haini yalan söyleyenlerdir” bir başka hikaye” bugün bir anneyi çıkardık “nasıl bu saate kadar yaşadınız” dedi ki yanımda kalorifer vardı suyunu bebeğime verdim “bir başkası “sürekli uyudum ” ve bir başkası “siz gelinceye kadar kur’an-ı Kerim okudum” hikayeler bitmiyor. Maraş’ın dağları karlı gece -3 ile -9 arasında. Jandarma komutanlığının çıkardığı yemek sırasına giriyorum askerlikten beri yiyemediğim bezelye konservesini tekrar burada yiyorum ama niye yalan söyleyeyim yediğim en güzel yemekti çünkü sizinle beraber canını evini malını hemşerisini kaybetmiş ve sadece Allah’a el açan insanlarla beraber yiyorum yedikçe de acaba şu anda bu enkazların altında kaç tane insan açlık ve susuzluk ile mücadele ediyor keşke diyorsunuz onlar da bunu yiyebilseydi yerdeki plastik sulardan bir tane alıyorum içmek için ama içemiyorum çünkü su donmuş işte o an çaresizce yıkıntılar altında olan yaşlı ,çocuk,kadın ve gençleri düşünüyorsunuz. Enkazdan kur’an-ı Kerimler çıkıyor,hemen alınıp öpülüyor

ve yüksek bir yere bırakılıyor.Enkazdan çelik kasalar çıkıyor sahibi yok güvenlik brimlerine teslim ediliyor”kayıt altına alın sahibi çıkıncaya kadar” acaba çıkacak mı? Otomobiller çıkıyor binanın otoparkında ezilmiş, yollarda sahipsiz araçlar.Bir bayan geliyor çekine çekine enkazın kenarına , bekliyor ve gözünden sessizce Akan göz yaşlarını siliyor. Sonra sessizce ayrılıyor. kim bilir hangi akrabasını düşünüyordur, kim bilir hangi umutları taşıyordur ve bu taş yığınına dönüşen her binanın başında tekrarlanan vakalardır. Allah’ım bu nasıl bir acı, buna hangi yürek dayanır. Bir dede geliyor kurtarma ekibine “ne olursunuz acele edin orada torunum var anne ve babası gitti bari onlardan bir parça kalsın onunla teselli olayım” diye. Gece oluyor,saatler 2 herkes yorgun uyumak istiyorsun sığınacak ev yok. Ateşler yakılıyor kenarında sandalyeler üstüne atıyorsun. Uyku yok dereceler -3,ısınınca uyukluyorsun ateş sönünce de soğuktan irkilerek uyanıyor insan. Toplamda 1-2 saat uyku alıyorsun. Sabah ezanı, namaz derken erkenden tekrar çalışmaya koyuluyoruz. Deprem bölgesinde günler böyle geçer ama canından bir parçayı beton yığınlarının altında bekleyen için zaman durmuştur. Ve üç günün sonunda bölgeden ayrılıyoruz arkamızdan acı keder ve hüzün bırakarak. Yazılacak o kadar çok şey var ki her biri sayfalar dolusu kitaplara sığmaz. Bu depremi yaşamış her insanın bir hikayesi vardır ve her hikayesi tarih sayfalarına geçecektir. Yüce Allah bir daha böyle bir musibeti milletimize yaşatmasın,bu afette hayatını kaybeden kardeşlerimizi affetsin, onlara merhametiyle muamele etsin,bizleri de onların hürmetine bağışlasın.
Selam ve dua ile.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.