MÜCADELESİ DİN VE ALLAH İÇİN OLAN BİR REHBER: ŞEYH SAİD

MÜCADELESİ DİN VE ALLAH İÇİN OLAN BİR REHBER: ŞEYH SAİD
Yayınlama: 29.06.2023
A+
A-

“Ve nice peygamberler ile beraber birçok âlimler, savaşta bulundular da Allah yolunda kendilerine isabet eden şeylerden dolayı ne gevşediler ne zaafa düştüler, ne de baş eğdiler. Allah Teâlâ ise sabredenleri sever.” (Âl-i İmran 146)

İnsanlık tarihi aynı zamanda İslam tarihidir. Bu tarih, ilk insandan günümüze şahit ve şehitler kervanına tanıklık etmiştir. ‘Ehsen-i teqwim yolunda Hakk’a şahitlik edenler ve esfel-i safilin derekelerinde yuvarlanan zalimlerin elinden şehitlik şerbetini içenler, bu kervanın en mümtaz yolcuları olarak Rablerine vardılar.

Zulüm, talan, sürgün, katliam, yıkım ve esaret kemendi, bir coğrafyanın kaderi olmuşsa o coğrafyada şahit ve şehitlik uğruna nice güller dallarından kırılır. Kürdistan coğrafyası da son iki asırda ırkçılık ve faşizmin kin, nefret, zindan ve darağaçlarının şahitliğini yapmadığı günü kalmayan bir coğrafyadır. Böylesi coğrafyalarda mücadelenin yarınları adına şahit ve şehitler daha bir anlamlı olur. Mücadele, davet ve zorluk bu velud topraklarda şahit ve şehitlerle daha anlam kazanmıştır.

Kürdistan coğrafyasında şahit ve şehitler, çoğunlukla güzel hasletlerden bir hasletle öne çıkmış; ama bazıları hem şahit ve hem şehid oldukları gibi ilmiyle amil, ameliyle salih, duruşuyla örnek olmuştur. Şeyh Said ve ailesi bu örneklik ve rehberliğe her yönüyle layık bir ailedir. Şeyh Said, varisi olduğu peygamberler gibi sevenleri tarafından övülmüş, sevmeyenleri tarafından iftiraya uğramış ve kimilerinin de ideolojik bakışlarına göre nitelenmiştir. Devlet arşivleri ve aklı; onu bir asi ve İngiliz ajanı, Kürt milliyetçileri onu bir Kürt ulusalcısı olarak nitelemiş ve tanıtmıştır. Oysa o, İslam’ı kendine dert edinmiş Müslümanların nazarında ise ‘bir âlim, amil, mücahid ve rehber’dir. Ve bu gerçek, şehadetinden az önce söylediği şu cümleyle aşikârdır:

 “Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve dini içindir.”

Nesep, ilim ve tarikat olarak güçlü ve muhterem bir aileden bahsetmek kolay olmasa gerek. Hele bu aile dededen babaya, babadan oğula ve torunlara kadar İslam şeriatı uğruna çile çeken ve bedel ödeyen bir aileyse, kelimeler onları anlatırken kifayetsiz kalır. Bu ailenin çilesi, zulüm, şehadet ve sürgünle tanışması, IV. Murad’la başlar; Cumhuriyetin kuruluşuyla devam eder ve tek parti döneminde tavan yapar.

Hâkim irade bu aileden ne istiyordu?

Bu aile, neyi amaçlıyordu?

Hâkim irade, bu ailenin yönetimi ve kararlarını sorgulamamasını ve kapıkulu olmasını istiyordu. Böyle bir tavır, peygamber varisleri yetiştirmiş, iyiliği emretmeyi ve münkeri nehy etmeyi şiar edinmiş bir aileye ise zül ve zilletti. Onlar, haksızlığa karşı direnmeyi ve adaletsizliğe karşı kıyamı, Hüseyni bir gelenek olarak devralan bir aileydi. Bu aile, ‘Zilleti kendinden uzak tutan ve Muhammed aleyhisselam’ın dininin ayakta kalması uğruna başlarını kılıçlara uzatmayı şeref bilen’ bir aileydi.

***

Mahmud Fevzi Efendi ve eşi Gule Xanım’ın yedi erkek çocuğundan her yönüyle öne çıkan ve meşhur olanı Şeyh Said Efendi’dir. Şeyh Said, 1865 yılında El-aziz vilayetinin Mezire(Palu) kazasında dünyaya gözlerini açar. Babası oğlunu ‘Muhammed Said’ olarak isimlendirir. Bölgenin kaderi kendi kaderiyle bütünleşecek bu güzel insan ‘yerde ve göktekilerin övdüğü Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam’ın ismini almakla adeta sevgisini, bağlılığını ve yolunu sürdüreceği insanın kodlarını ortaya koyar. Said ismiyle de Allah katında muteber ve seçkin olan ‘sıddık, salih ve şehid’ gibi iyiler safında olduğunun ve olacağının işaretini verir.

Şeyh Said, ümmetin yetimlerinin yer aldığı bu coğrafyada doğar. Nakşibendi tarikatının Halidi koluna mensup bu aile, İslam ve İslami mücadele ile bütünleşir. Şeyh Said, doğduğu günden beri hem ailesi hem de çevresi ona özellikle bu hususta teveccüh gösterir.

Şeyh Said Efendi’yi biz kıyamı sayesinde tanıyoruz. O, kıyama kalkıştığı zaman yani 1925 yılında 60 yaşındadır. Cumhuriyetin ilanı ve onun şehadeti arasında sadece iki yıl var.

Peki, Şeyh Sait’in geri kalan 58 yıllık hayatı nasıldı?

Karşımıza çıkan kişi profiliyle kıyama öncülük eden ‘Emirul Mücahidin’ vasfı birbiriyle uyuşuyor mu?

Çocukluğu, gençliği, aile hayatı, ibadeti, insani ilişkileri, ilmi seviyesi ve ticaret ahlakı gayr-i İslami gelişmelere karşı çıkacak ve Müslümanlara önderlik edecek bir nitelikte miydi?

Onun kıyam süreci sayılabilecek iki yıl için yanlı yansız, asi sayan şehit sayan kaynaklarda alabildiğine bilgi vardır. Şeyh Said’e ‘âlim, amil, mücahid ve şehit bir rehber’ vasfını kazandıran kıyam öncesi hayatıdır. Oysa onun hayatının bu kısmıyla ilgili bilgi alabildiğine azdır. Şeyh Said, kıyamla ilgisi olmayan 58 yıllık hayatı boyunca neler yaptı, nelerle meşgul oldu, ne tür faaliyetler ve çalışmalar içinde bulundu?

Bu ve benzeri sorular hepimizin merakını celb etmiştir. Şeyh Said’in kıyamından önceki hayatıyla ilgili elimizde hiçbir bilgi olmasaydı bile ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.’ sözü, onun kıyamı üzerinden şahsiyetini tanımamız ve önceki yaşamı için fikir yürütmemize yeterdir.

Şeyh Said nitelikli, iş bilir, takvalı ve alicenap bir insandır. Nebevi verasete talip olmasıyla onu sözle anlatmaya hacet bırakmayacak kadar nettir. Batılı dezenforme ve tazyikler sonucu yıkılan bir imparatorluğun enkazından temellenen laik ve gaddar bir cumhuriyete başkaldırarak bize kutlu bir miras bırakan Şeyh Said, özelde yaşadığı coğrafya ve genelde tüm ümmet coğrafyası için rol model bir kıyam önderidir.

Şeyh Said’in kıyam öncesi 58 yıllık hayatı tümüyle Allah’ın rızasını kazanma, Ona layık bir kul olma ve Peygamber aleyhisselam’a layık varis olma amaçlıdır. O, şahsına atfedilen ‘İngiliz ajanı ve Kürtçü’ gibi tüm çirkin ve müfteri yakıştırmalardan beri olup doğumundan şehadetine kadar rıza-i İlahi dışında bir hedef ve gaye uğruna çabalamamış ve bunun dışında da farklı bir niyete bürünmemiştir.  Onun hayatının her karesi ayaklar altına alınmak istenen İslam ve Kur’an’ın izzetini koruma ve yükseltmenin şahididir.

Şeyh Said, doğduğu zaman ilk ‘Allah’ lafzını işitir ve idam sehpasında da son sözü de ‘Allah’tır. O, daha kırk günlük iken dedesi Şeyh Ali Septî hisse’l kable’l vuku olarak “Torunum Said, Ümmet’in Said’i olacaktır.” der ve Şeyh Said Efendi de darağacında şehadetinden az önce “Değersiz dallarda asılmaktan yana korkum yoktur / Zira mücadelem Allah ve dini içindir” der. Bu sözler, izzet dolu bir hayatın delilidir. Bu delil, 60 yıllık bir hayatın temel gayesinin de ‘ALLAH’ olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Dr. İbrahim DAĞILMA

 

The post MÜCADELESİ DİN VE ALLAH İÇİN OLAN BİR REHBER: ŞEYH SAİD first appeared on İNZAR DERGİSİ.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.